Bak, Alırsan Ölümü Gör!
Geçen yıllara oranla sönük geçen motosiklet fuarının bitimiyle birlikte yeni sezona dair kaygılar iyice su yüzüne çıkmaya başladı. Bakalım bu sezon nasıl geçecek? Geçen yılı aramasak bari, türevinden kimi kaygılar kişisel sohbetlerde dile getirirken Neden istenilen satış rakamlarına ulaşılamadığını da konuşur olduk. Elbette bunun birçok yanıtı var. Daralan ekonomiyi, yükselen döviz piyasalarını, arka arkaya gelen vergileri ve buna bağlı zam furyasını sayabilirsiniz. Bu doğrulara ilaveten ilginçtir, öyle bir neden var ki. sektörde motosiklet satışlarının önündeki en büyük engel ne diye sorsam, herkes ağızbirliği edilmişçesine motosikletin tehlikeli bir araç olarak algılandığını (sanki öyle değilmiş gibi) söyleyip, özellikle anne babaların, eşlerin ve sevgililerin motosiklet satışlarının önünde büyük bir engel oluşturduğunu söylüyor. “Arkadaşım benden özendi. Motosiklet almaya kalktı. Ama karısı bak yeni doğum yaptım, çocuğumu babasız mı bırakacaksın diye rest çekti” gibi örneklerle tezlerini savunuyorlar.
Kabul edelim, motosiklet tehlikeli bir araçtır. Bu cümle çok sert oldu diyorsanız, bunun yerine tabancanın öldürücü bir silah olduğuna ilişkin eleştiriler karşısında tabanca severler tarafından sıklıkla dile getirilen “ tabanca öldürmez, insanlar öldürür” gibi yumuşatıcı katılmış bir yanıt vermek de mümkün tabi. Ancak bu acı gerçeği değiştirmez. Motosiklet kullanıcıları da bunu gayet iyi bilir ve buna rağmen motosiklet kullanırlar.
Burada sorulması gereken soru şudur. Kullanıcı motosikletin tehlikeli olduğunu bilmesine rağmen neden alıp kullanıyor? Evet, cevapları alalım. Heyecan, adrenalin tutkusu, farkı hissetme, özgürlük, pratiklik, ekonomiklik… Bu ve benzer nedenleri artırmak mümkün.
Motosiklet almak isteyip de alamayanların önündeki “bak ölümü gör” diye direnç gösteren, “evlatlıktan reddederim” diye tehdit eden ebebeynler olmasa ne satış yaparız ama diye düşünenlerle karşılaşınca aklıma “okullar olmasa maarifi ne güzel yönetirdim” güzellemesi geliyor.
Diyeceğim o ki, motosiklet tehlikelere açık bir araçtır ve bu hiç değişmeyecektir. Dolayısıyla tehlike algısını ortadan kaldırmanın olanağı yoktur. Doğru da değildir. Yapabileceğimiz tek şey, tehlikeyi minimize edebilecek becerileri kazandırmaktır. Dikkat edin, tehlikeyi ortadan kaldırmak demiyorum, çünkü diyemiyorum. Sadece minimize etmekten söz ediyorum. Çünkü gerçek şu ki o tehlike hep var olacak. Bu bilinçle motosiklet kullanmaya devam edeceğiz, tehlikelerin bizzat kendi sürüşümüzden, motosikletimizden, üçüncü şahıs veya araçlardan ve hatta zeminden kaynaklanabileceğini bilip tedbirli olacağız.
“Motosiklet Tehlikelidir” algısını bertaraf etmezsek nasıl satışları artırabiliriz diye düşünüyorsanız hala, size bardağın dolu tarafına bakmanızı öneririm.
Diyelim ki motosiklet almak isteyen 100 kişiden 40’ı yakın çevresinin baskısı nedeniyle hayalini gerçekleştiremiyor. Bu durumda 40 kişiyi engelleyenleri ikna etmeye mi çalışırsınız? Yoksa motosiklet alabilecek yeni bir 40 kişi mi yaratırsınız. Yok, biz anaları babaları öyle ya da böyle ikna ederiz diyorsanız, bunu nasıl yapacağınız en azından benim için gerçek bir merak konusu. Motosikletin sanıldığı gibi tehlikeli olmadığını savunacaksanız eğer size söyleyeceğim tek şey var: Hadi canım sende! Eee ne yapalım yani, makus talihimize mi küselim, diyenlere de elbet var cevabım. Siz motosiklet alanların neden motosiklet aldıkları konusuna biraz daha eğilin. Bu durumu reklamcınıza da bir güzel anlatın. Ondan sonra arkanıza yaslanın. Çok büyük bir hedef pazarımız var. Bilin ki, onca tehlikeye rağmen motosiklet almak isteyecek pekçok insan çıkacaktır. Yok motosikletleri çok pahalı buluyorlar da ondan alamıyorlar diyorsanız eğer, kusura bakmayın o da sizin sorununuz.
Motorunuzun ve yaşam sevincinizin hep “on” olması dileğiyle...